‘ABD’den Türkiye’ye karşı bir yargı hamlesi daha’

Hürriyet Gazetesi yazarı Bayer; bugün 2. Zarrab vakasını yazdı.

‘ABD’den Türkiye’ye karşı bir yargı hamlesi daha’

16 Kasım 2017 Perşembe 11:20document.write(”);//]]>

Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer; bugünki yazısında 2. Reza Zarrab vakasını kaleme aldı;

Rusya’nın 2016 ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddialarını araştıran ABD özel savcısı, Trump’ın istifa ettirilen Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’in Türk müşterisi işadamı Sezgin Baran Korkmaz’a (iş ortağı Ekim Alptekin’le birlikte) mahkeme celbi gönderiyor. Mahkeme kararının verildiği tarih 22 Eylül 2017… 30 Eylül tarihinde de haber oluyor Odatv’de…

Wall Street Journal’in 10 Kasım’daki sayısında ve BBC’nin Türkçe servisinde ise şöyle bir iddia ortaya atılıyor:

“Türkiye, Gülen’i İmralı’ya kaçırmak için (Korkmaz ve Alptekin) Flynn ile pazarlık yaptı. 15 milyon dolar teklif etti.” 

Pazarlığın, Flynn ile Korkmaz arasında New York Peninsula Otel’de yapıldığı, gelişmelerin gerisinde “Sezgin Baran Korkmaz’ın, algı yönetimi ile FETÖ düşmanı görünüp, FETÖ’nun Amerika’daki paralarını (Amerikan sermayesi gibi gösterip) Türkiye’ye getirdiği, el konulan ve zora düşen şirketlerini alma girişimi ile görevlendirildiği” belirtiliyor.

SEZGİN BARAN KORKMAZ KİMDİR?

ŞİMDİ buradaki isimlerden, SBK Holding’in sahibi Ardahan-Digor’un Bacalı köyü doğumlu Sezgin Baran Korkmaz’ı (39) iyice tanımak gerekiyor. Bora Jet’i satın alan işadamı olarak gazetelerin ‘gözde’ ismi…

Bir TV ve radyoda spiker, Korkmaz için şöyle bir tanıtım yapıyor:

Şimdi çok önemli bir konuğumuz var. Bugünlerde sizlerden çok bahsediliyor. Medyada adınız çok geçiyor; özellikle Bora Jet olayından sonra iyice gündeme geldiniz. Enteresan bir hayat hikâyeniz var. 7 yaşında ayakkabı boyacılığı ile hayata başlamışsınız… Biraz kendinizi anlatır mısınız?

Evet, İstanbul’a geldim, dedikleriniz doğru. Mücadele ettim, tırnaklarımla kazıdım. Fakirlikten geldim.

Siz bir holding sahibi gibi görünmüyorsunuz, gencecik bir adamsınız…

Zenginlikten fakirliğe düşen insanları çok gördüm, yok olanları… Zenginlik insanı bencil yapıyor. Neyse… Ben Kadıköy’de bulaşıkçılık yaptım, kalmış dönerleri sandviç yaparak pazarlarda sattım. Salı Pazarı’nda limon sattım; domates satan yeğenlerimden çok kazandım. Ama buna kızarak beni kaldıkları evden attılar. Hayatta şanslı olacaksın. Şans olmazsa olmuyor. Şansı kapıda bekleyeceksin, geldiği zaman da paçasından yakalayacaksın. Benim bugün 5 bin kişinin çalıştığı bir holdingim var. Aslında holding patronu değilim, çalışanlarla mesai arkadaşıyım. Ama her zaman iyi niyetli olacaksın, iyi niyetli olursan Allah hiç darda bırakmıyor.

Medyada çok görünüyorsunuz…

Medyada görünmek iyi de… Medyada görünenlerin sonunun ne olduğunu görüyoruz. Benim hayalim Koç ve Sabancı gibi olmak…

Söyleşi bazı mantık dışı ifadelerle sürüyor; bazılarına gülebiliyorsunuz. Amacının ülke ekonomisine katma değer sağlamak olduğunu, hemşerisi Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan’la Kars’ta anaokulu açtığını…

Spiker anlatılanlar karşısında “İnanılmaz” diye hayretini belirtiyor.

Sonra Amerika’ya gittiğini, zengin işadamlarıyla tanıştığını…

5 FABRİKA YANDI BİTTİ KÜL OLDU

Bu gelişmeler olurken, Ankaralı işadamı Bereket Öner (34) gazetemize gelerek bize iki dosya bıraktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na 3 Kasım 2017’de verdiği dilekçe ile Sezgin Baran Korkmaz aleyhinde suç duyurusunda bulundu. Dilekçesine “Birebir tanık olduğum ve gelişimine engel olamadığım organize terör ve mali kısım suçlarla ilgili itirafta bulunmak istiyorum” diyor.

“Ben FETÖ terör örgütünün Ergenekon kumpası sırasında mağdur edildim. Eski kayınpederim ATO Başkanı Sinan Aygün gözaltına alındı ve kayınpederimden dolayı bütün mal varlığıma el konuldu. Bu sırada yaklaşık 100 personelimin maaşını ödeyemez ve işlerimi sürdüremez hale geldim. O sırada bir dostum, Sezgin Baran Korkmaz isimli şahıs ile FETO’dan kurtarabilecek bir avukat olarak tanıştırdı. Süreç içerisinde ticari faaliyetlerimi Sezgin Baran Korkmaz’a anlattım, ticari ve ailevi sırlarımı dahi paylaştım. Korkmaz bana yargı sürecenin uzayacağını, Ergenekon savcılarının iddianameyi geç yazacağını, Zekeriya Öz’ün işlerinin yoğun olduğunu, bu yüzden bana ticari faaliyetlerimi yürütebilmem için yeni bir çözüm yolu önerdi. Benim iş makinelerimi alıp Komak Isı Yalıtım şirketi üzerine devredip, başka bir şirket üzerine çalışırsa, ticari hayatımın devam edeceğini, işçilerin mağdur olmayacağını söyledi. Ben de çözüm olarak teklifi kabul ettim. Yaklaşık 6 ay sonra beni aradı, üzüntülü bir şekilde Bursa Kestel’deki fabrikanın yanıp kül olduğunu söyledi. 

(31.01.2010) Aynı iş makinelerimi de şirket üzerinden Tekirdağ (Komak Isı Yalıtım, 07.10.2011), Çerkezköy (Umut Suna Plastik Fabrikası, 2012), Alanya (Portiç, 25.02.14) ve Eskişehir’de (Yalıtım Fabrikası, 06.08.2015) bulduğu yerlerde faaliyete geçirmiştik. Onlar da peşi sıra yangında kül oldu. Bu yangınların sonucunda sigorta şirketlerinden (Allianz, Güneş ve diğerlerinden) 105 milyon TL para tahsil etti.”

(Sigorta şirketlerinin aracı kurumu; İstanbul Fulya’da bürosu bulunan Edibey adlı kişi.)

BORA JET OLAYI

Bereket Öner, Les Ottaman’a müşteri getiren Mahir adlı kişi beni arayarak, “Çok zengin Ermeni kökenli bir Amerikalı olan Levon Termezjian (kod adı Aslan) adlı Ermeni vatandaş ve oğlu Georche ile tanıştık. Türkiye’de iş yapmak istiyorlarmış… Araçlar kiraladık, Maslak Plaza 1. katta Nail Enerji diye bir firma kurduk… Termezjian Bey, oğlu, Baran ve ben Amerika’ya gittik. Baran bana New York’ta otelde dinlen, biz Levon’la Pensilvanya’ya gidip Hocaefendi’yi ziyaret edip geleceğiz” dedi. 

Bu ziyaret 15 Temmuz darbesinden sonra ve ben şoke oldum. Levon’la tanışıklığımın tesadüf olmadığını düşündüm. Baran bana dönüşte Gülen’le olan görüşmeyi anlattı. Bundan sonra, Yalçın Ayaslı’ya ait olan Bora Jet’in yüzde yüzünün Baran Korkmaz’ın üzerine geçtiğini basından öğrendim. Bunun arkasında çok şey var.

Cezaevleri dolup taşıyor

CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, cezaevlerinde kapasitesinin çok üzerinde mahkum olduğunu belirterek, “Devletimiz tutukladığı ya da mahkum ettiği insanlara ne yazıkki insanca bir yaşam sağlayamıyor. Cezaevlerinde kapasitesinin üzerinde 30 bine yakın kişi var. Türkiye’de cezaevi yerine fabrika kurulmalı” dedi, bu arada mahkum ailelerinin ‘af’ talebi dün 30 bin imza ile Adalet Adalet Bakanlığına teslim edildi, ayrıca Bakana denetimli serbestliğin belirli suçlarda üç yıla çıkması yönünde öneride bulunuldu.

Helal-Haram ve bölücülük

AKP iktidara geldikten 15 yıl sonra da olsa Türkiye’yi birleştiren gücün Atatürk olduğunu keşfetti. AKP’nin Atatürk’e sığınıp O’na sarılması geç de olsa iyi bir şeydir.

Bu, anket sonuçları, 2019 seçimlerine yönelik hesaplar vs için yapılıyor olsa da, gizli ajandadaki amaç ne olursa olsun,  bu dönemde Atatürk’ü sahiplenmek ülke ve toplum yararınadır.

Bu aynı zamanda Atatürk gerçeği ve gücünün ifadesidir.

Atatürk, bu özelliklerinin yanında günümüzde bölünmeye karşı ulusu birleştirici en etkili güç ve panzehirdir.

Bir soru; turizm üzerinden bölücülük yapılıyor mu?

“Müslüman Dostu Turizm Ülkesi Türkiye’ başlıklı raporlar ve ‘Helal turizm’ tartışmaları ile önümüzdeki günlerde yasa tasarısı olarak TBMM’ye geleceği anlaşılan Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) ile ilgili girişimler, toplum genelinde olduğu gibi turizm üzerinden de bölücülüktür.

‘Müslüman Dostu Turizm Ülkesi Türkiye’ diyenlere sormak gerekir:

Türkiye Müslümanlara dost da diğerlerine düşman mı?

Şunu da söyleyelim:

‘Müslüman Dostu Turizm Ülkesi Türkiye’nin ekonomik temeli de yoktur.

‘Körfez şeyhlerinin finanse ettiği araştırma adı altında son dönemde “Helal turizm”, “İslam ekonomisi” vb başlıklarla, peş peşe yayınlanan raporlardaki veriler, abartılı ve gerçek dışıdır.

HAK milat olacak’ diyenlere soruyoruz:

Tatilde HAK sertifikası olmayan otele gitmek haram mı sayılacak?

HAK’tan sertifikası olmayan kasaptan alınan ete haram mı denecek?

Sertifikası olmayan doktora muayene olmak haram mı sayılacak?

Hayır.

TURİZME GÖLGE DÜŞÜRÜYOR

Gerçek şudur:

Türkiye’de kasapların hepsinde satılan etler islami koşullara göre kesilmiş dolayısıyla helal ettir.

İslam inancına göre haram olan domuz etini satan market ya da başka bir yer yok denecek kadar azdır, ancak belli başlı kasaplarda ya da marketlerde vardır.

Domuz etini yemek ya da başka bir yerde kullanan da yok.

Tatile giderken erkekler ile kadınların ayrı havuzlarda olması gibi dini bir kural olmaktan çok bir kültür, bir yaşam tarzı olan kişilere hizmet veren tesisler zaten var.

Bu anlamda helal turizm bir üründür, değeri de her ürün gibi pazardaki payı ile orantılıdır.

Helal kavramının Meksika, Japonya, Fransa vb. ülkelerde anlamı olabilir.

Zira Müslüman olmayan bir ülkede Müslümanlara yönelik bir hizmet veriliyorsa bunun ifade edilme gereği duyulabilir.

Ama kendisi zaten müslüman olan bir ülkede bunun bir önemi ve anlamı yoktur.

AKP eski milletvekili, devlet bakanı ve AB’den sorumlu başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye Gazetesi’nde köşesinde ‘Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) milat olacak diye yazdı. Neyin miladı?

‘Müslüman Dostu Turizm Ülkesi”  ve ‘Helal turizm’ gibi kavramlarla ifade edilen girişimler kafalardaki ideolojik saplantıların dışavurumundan başka   bir şey değildir.

Bu, Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi, ülkemizin aydınlık yüzü turizme gölge düşürmekten başka bir şey değildir.

Bu, zaten Müslüman olan Türkiye’de toplumu helal-haram gibi kavramlarla ayrıştıran, bölücülükten başka bir şey değildir.

Fehmi KÖFTEOĞLU

 

KAYNAK : yeniakit

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ