9 milyon kişi risk altında

Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu, ülkemizde 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olabileceğini söyledi.

9 milyon kişi risk altında

Eskişehir Osmangazi Üniveristesi (ESOGÜ) Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Türk Kardiyoloji Derneği Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı olan Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu, ’Kalp Yetersizliği Günü’ ile ilgili bir mesaj yayımlayarak, Türkiye’de 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olabileceğine dikkat çekti.
Kalp yetersizliğinin görülme oranlarının hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde arttığını dile getiren Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu, “Her yıl Mayıs ayının ikinci haftasında birçok ülkede ’Kalp Yetersizliği Günü’ etkinlikleri düzenlenmektedir. Kalp Yetersizliği Günü’nün temel amaçları, kalp yetersizliğinin toplumda ki farkındalığını arttırmak, korunma, erken tanı, belirtiler, uygun tedavi ve yaşam biçimi değişikliklerini vurgulayarak toplumun kalp yetersizliği konusunda bilinçlenmesini sağlamaktır. Kalp yetersizliğinin görülme oranları hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde giderek artmaktadır. Önümüzdeki 15-20 yıl içinde toplum sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Hayat boyu tedavi gereksinimi, sık hastaneye yatma ihtiyacı, komplike ve pahalı cihaz tedavisi uygulamaları nedeniyle aynı zamanda sağlık ekonomisi üzerine yüksek maliyetler getirmektedir” şeklinde konuştu
“Kalp yetersizliği olgularının yüzde 50’ye yakın bölümü 60 yaşın üstündeki bireylerdir”
Kalp yetersizliği görülen insanların neredeyse yarısının 60 yaş üstü hastaların oluşturduğunu ifade eden Çavuşoğlu, “Kalp yetersizliğinin giderek artan oranlarda görülmesinin önemli nedenleri vardır. Günümüz modern tedavi yöntemleriyle kalp krizi, kalp damar hastalığı, kalp kapak hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığına bağlı ölümler engellenebilmekte ve yaşam süresi uzamaktadır. Ancak bu hastaların büyük bölümünde zamanla kalp yetersizliği gelişmektedir. Dolayısıyla bu hastalıkların son açtığı kapı kalp yetersizliğidir. En önemli faktörlerden bir diğeri de toplumların yaşlanmasıdır. Yaş ilerledikçe kalp yetersizliği görülme oranı artış göstermektedir. 40 yaş sonrası yaşam boyu kalp yetersizliği gelişme riski yüzde 20’dir. Toplumda kalp yetersizliği görülme oranı genel olarak yüzde 2-3 iken, 70 yaş sonrası bu oran yüzde 10’a, 80 yaş sonrası yüzde 15-20’lere çıkmaktadır. Ülkemizde yaşam süresi son 15-20 yıl içinde yaklaşık 10 yıl uzamıştır. Yaşlı nüfus giderek artmaktadır. Önümüzdeki 10 yıl içinde de 2 kat daha fazla artması beklenmektedir. 60 yaş üzeri nüfusumuz bugün 7.5 milyondur ancak 2023 yılında 14-15 milyon olacağı öngörülmektedir. Kalp yetersizliği olgularının yüzde 50’ye yakın bölümü 60 yaşın üstündeki bireylerdir. Bugün için Avrupa ülkelerinde 15 milyon, Amerika Birleşik Devletlerinde 6 milyon, ülkemizde ise 1 milyon kalp yetersizliği hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamın önümüzdeki 10 yıl içinde en azından 2-3 kat artacağı öngörülmektedir” dedi.
“Ülkemizde 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olduğu tahmin ediliyor”
Türkiye’de 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olduğunun düşünüldüğünü belirten Çavuşoğlu, “Kendini başlıca nefes darlığı, ayaklarda şişme ve çabuk yorulma şeklinde gösteren klinik bir tablodur. Bunun yanında öksürük, iştahsızlık, vücut ağırlığında değişiklik, gece sık idrara çıkma, yorgunluk bitkinlik de görülebilen yakınmaları oluşturur. Çoğunlukla bu yakınmalar başka nedenlere yorumlanarak atlanmaktadır. Aslında bu yakınmalar ortaya çıkmadan uzun süre önce kalp yetersizliğine zemin hazırlayan faktörler nedeniyle kalp de yapısal değişiklikler başlamakta ve yıllar sonra kalp yetersizliği belirgin hale gelmektedir. Yakınmaları ortaya çıkmış olgular aslında buz dağının su üstünde kalan kısmı gibi düşünülebilir. Bu da kalp yetersizliğine adım atmaya hazır potansiyel büyük bir hasta grubunun olduğu anlamına gelir. Bugün için ülkemizde 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olduğu tahmin edilmektedir” ifadelerini kulandı.
“Erken tanı ölüm oranlarının azaltılması açısından önem arz eder”Kalp yetersizliğinde erken tanının çok önemli olduğunu ve ölüm oranlarını azalttığını aktaran Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu, “Hipertansiyon, şeker hastalığı, obezite, kalp damar hastalığı, kronik akciğer hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, kalp kapak hastalığı, kalp ritim bozuklukları, kalp kası hastalığı veya doğumsal kalp hastalığı, kalp yetersizliğine zemin hazırlayan durumlardır. Dolayısıyla bu olgular kalp yetersizliği için risk altında olan, bir başka deyişle kalp yetersizliğine aday olgulardır. Bu hastalıkların zamanında tespiti ve tedavisi kalp yetersizliğine gidişi önler veya yavaşlatır. Bu nedenle yakınmalar ortaya çıkmadan önceki dönemlerde yapılacak girişimler ile kalp yetersizliği önlenebilir bir hastalıktır. Kalp yetersizliği ortaya çıkmış, yakınmaları başlamış olan olgu grubunda, erken tanı, hastalığın ciddiyetinin ortaya konması ve buna göre oluşturulacak tedavi planının yakın takip altında uygulanması ölüm oranlarının azaltılması açısından önem arz eder. Bu hastalarda ilaç tedavisine ek olarak yaşam tarzı değişiklikleri (tuzsuz diyet, sebze meyve ağırlıklı beslenme, kilo kontrolü, düzenli egzersiz programları vb) ve gerekli olgularda kalp pili tedavisi veya kalp şoklama cihazlarının uygulanması yaşam kalitesinin düzeltilmesi ve ölümlerin azaltılmasında etkilidirler. Bu hastaların en önemli sorunlarından bir tanesi de sık hastaneye yatış ihtiyacının ortaya çıkmasıdır. Hastane yatışlarının azaltılması da ancak hastalık konusunda eğitilmiş bilinçli hasta ve hasta yakınları ile mümkün olabilir” açıklamalarında bulundu.
Son olarak kalp yetersizliğinin yaşam boyu devam eden kronik bir hastalık olduğunu açıklayan Prof. Dr. Çavuşoğlu, mesajına şu şekilde devam etti:
“Nadiren veya düzeltilebilir bir nedene bağlı gelişmişse normale dönebilir. Yaşam beklentisi, prostat kanseri, kalın bağırsak kanseri, deri kanserleri, meme kanseri, rahim kanseri gibi pek çok kanser türünden daha kötüdür. 5 yıllık yaşam şansı yüzde 50’dir. Ciddi nefes darlığı olan ve günlük aktivitesi belirgin kısıtlanmış olanlarda ise 1 yıllık yaşam beklentisi yüzde 50’dir. Kalp yetersizliği gelişimini engellemek, gelişmişse ilerlemesini yavaşlatmak ve ileri olgularda yaşam süresini uzatıp yaşam kalitesini yükseltmek toplumun kalp yetersizliği konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlenmesi ile mümkün olabilir.”

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ