26 bin yıllık ayak izleri yok oluyor

Manisa’nın Salihli İlçesi, kırsal Sindel Mahallesi yakınlarında bulunan ve 26 bin yıllık olduğu belirlenen insan ve hayvan ayak izileri fosili, tam olarak koruma altına alınmamaları nedeniyle büyük ölçüde yok oluyor.

26 bin yıllık ayak izleri yok oluyor

Sindel Mahallesi Muhtarı Bekir Üçtaş, SİT alanı ilan edip, ‘Açık Hava Tabiat Müzesi’ olarak nitelendirilen bölgedeki fosil ayak izlerini kendi imkanlarıyla korumaya çalıştığını belirterek, daha ciddi önlemler alınmasını istedi.

1969 yılı yazında Maden Tetkik Arama Enstitüsü prospektörlerinden Mustafa Çelik, Demirköprü Barajı’nın batı kıyılarında insan ayak izi fosilleri buldu. Salihli’nin 30 kilometre güneybatısında, kırsal Sindel Mahallesi Divlittepe Mevkisi’nde bulunan bu prehistorik insan ve hayvan ayak izlerinin günümüzden 26 bin yıl öncesinden kaldığı ve Kula Yanardağı’nın çıkardığı tüflerde yer aldığı belirlendi.

Adım adım izleniyor

İzlerin üzerinin yine aynı yanardağdan kaynaklanan bazalt cürufu ile örtülü olduğu belirlendi. İyi korunmuş bir kül konisi eteğinde, bazalt cürufları altında uzayıp giden ayak izlerinin sayısının yüzden fazla olduğu tahmin ediliyor.

‘İlk insanın ayak izleri’ olarak nitelendirilen bu fosil ayak izlerinden dünyada sadece Fransa, İtalya ve Macaristan’da üç örnek daha bulunuyor. Ancak oradaki örnekler sadece bir insanın ayak iziyken Sindel’deki buluntuların bir erkek, kadın ve çocuk ile tavşan ya da köpek gibi bir hayvana ait olduğu belirlendi.

Adım araları ölçüldüğünde ortalama 75 santim olduğu görülmektedir ki, buradan izleri bırakan insanların koşmadan çok normal yürümekte oldukları anlaşılıyor. Diğer üç buluntunun Salihli konisindeki kadar zengin olmadığı, diğerlerinin hiç birisinde hayvanlara ve taşınan yüke ait izler yer almadığı, ayrıca bu fosil izlerin, birden fazla bireye ait olmaları bakımından da çok önemli olduğu biliniyor.

Doğa müzesi olmaya aday

Killi, ıslak çamur tabakasından oluşan ayak izleri, sıcak volkan küllerine maruz kalması sonucu tuğla gibi pişerek binlerce yıldır şekillerini muhafaza ettiği belirtililirken, dünyadaki önemli bir doğa müzesi olmaya aday bölge yıllardır korunmayı bekliyor. Bölgenin koruma altına alınması amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı 8 Mayıs 1981 yılında bölgeyi birinci derece doğal SİT alanı ilan edip, ‘Açık Hava Tabiat Müzesi’ olarak nitelendirdi.

Sadece 15 ayak izi kaldı

2013 yılında dönemin Valisi Orhan Işın ile AK Parti Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın da inceleme yaparak, ‘çok değerli bir tarihi miras’ olduğunu ifade edip, korunması gerektiği belirtikleri ayak izlerinden büyük bölümü koruma altına alınmadığı için tahrip oldu. Sadece 15 ayak izi kaldı.

Sindel Muhtarı Bekir Üçtaş, bölgedeki iki, üç kilometrelik bir alanda ayak izlerine rastlandığını belirtip, “Korumak için var gücümle çalışıyorum. Daha önceleri birçoğu kürekle kazanlar tarafından tahrip edildi” dedi. Üçtaş, bazılarının da kazınıp, götürüldüğünü iddia etti.

26 bin senedir bozulmadan gelen bu fosil ayak izlerinin korunması gerekiyor. İzleri koruyabilmek için üzerlerini süpürge otlarıyla örtürüyorum ancak bu önlem yeterli olmuyor. Sağlam kalan 15 kadar var ama ben gelenlere sadece birini gösteriyorum.

52 milyon yıllık meyve fosili bulundu

Bilim adamları, Güney Amerika’nın Patagonya bölgesinde 52 milyon yıllık meyve fosili buldu.Pennsylvania Eyalet Üniversitesinden araştırmacılar, kıtanın güney ucunda Arjantin ve Şili arasında kalan Patagonya Doğa Koruma Alanı içinde yer alan fosilleşmiş ormanda 52 milyon yaşında olduğu tahmin edilen bir yer kirazı fosili keşfetti.Kömür tabakası içinde fosilleşmiş olarak bulunan meyvenin, domates, patates ve biber gibi bugün yaygın olarak kullanılan yer meyveleriyle aynı bitki ailesinden olduğu belirtildi.Bugüne kadar söz konusu bitki ailesinden birkaç tohum dışında fosil kaydı bulunamadığına dikkati çeken araştırmacılar, yeni bulgunun bitki sınıfın geçmişinin sanılandan 10 milyon yıl daha eski olduğunu ortaya çıkardığını kaydetti. Meyvenin aynı ailenin farklı kollarını oluşturan domatesgiller ve yer kirazlarıyla benzer özellikte olduğu kaydedildi.İki ince kağıtsı dış yaprağın fanus şeklinde sardığı meyvenin iç dokusunun etli ve yenilebilir olduğu ifade edildi.Araştırmayı yöneten Pennsylvania Eyalet Üniversitesi Jeoloji Bölümünden Prof. Dr. Peter Wilf, bulunan fosilin bugün 2 binden fazla türü içine alan bitki ailesine ait en eski fosil olduğunu söyledi.Wilf, “Etrafı kağıt inceliğinde bir çanakla kaplı bir kirazdan söz ediyoruz. Daha önce böyle bir şeyin fosilleşebileceğini dahi tahmin edemezdik.” diye konuştu.Arjantin’in Paleo Botanik Müzesi yetkilisi N. Ruben Cuneo da fosilin bulunduğu Patagonya rezervinde bitki biliminde çığır açacak başka fosillerin de bulunabileceğine işaret etti.Keşfe dair bilgiler “Science” dergisinde yayımlandı.

Hobi amaçlı topladığı taşlar milyonlarca yıllık fosil çıktı

Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde yaşayan İsmail Gürlen’in, arazide ve deniz kenarında bulduğu sert cisimlerin, milyonlarca yıl önce yaşamış hayvanların fosilleri olduğu belirlendi.Gelibolu İlçe Tarım Müdürlüğü’nde çevre ve sağlık teknisyeni olarak çalışan Gürlen, yaptığı açıklamada, 2011-2012 yıllarında araziden ve sahilden ilginç taş ve sert cisimleri toplamaya başladığını anlattı.Topladığı materyallerin fosil olabileceğini düşünen Gürlen, Ege Üniversitesi (EÜ) Paleontoloji Bölümü ile Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Paleontoloji ve Arkeoloji Bölümü’ndeki öğretim görevlileriyle iletişime geçtiğini aktardı.Gürlen, EÜ Doğa Tarihi Müzesi Müdürü Prof. Dr. Tanju Kaya ile tanıştığını, topladığı sert cisimlerin bulunduğu yerde araştırma yapılmasını istediğini ve bunun olumlu karşılandığını dile getirdi.Omurga ve kaburgaya benzeyen materyalleri, EÜ Paleontoloji Bölümü’ne ulaştırdığını ifade eden Gürlen, “Yapılan araştırmada, materyallerin 8-10 milyon yıllık ‘balenli balina’ diye tabir edilen bir türe ait olduğu anlaşıldı. Topladığım her parçanın balinaya ait olabileceğini düşünüyordum. Ancak bazı fosillerin farklı hayvan türlerine ait olduğu belirlendi. Yunus türleri, bizon, at, kaplumbağa, deniz yıldızı, deniz kestanesi, tek ve çift tırnaklı hayvanlara ait fosiller de olduğu ortaya çıktı.” dedi.Topladığı fosil örneklerinin gün geçtikçe arttığını vurgulayan Gürlen, şöyle devam etti:”Elimizdeki fosil sayısı bin 800’ü bulunca, araştırmalarımız büyük bir heyecana büründü. Sonrasında düşündük ki Gelibolu’nun tatlı sudan deniz suyuna geçiş aşamasında, yani yer şekillerinin oluşmaya başladığı dönemlerde çok büyük kalıntılar kalmış. Türkiye’de hiçbir il ve ilçede bu kadar çeşitli fosil yatağına rastlamak mümkün değil. Araştırmadığımız birçok nokta var. İmkanlarımız dahilinde, bu noktalara da ulaşmaya çalışıyoruz. Bu işi ben hobi olarak yapıyorum, bir kazanç elde etme aracı olarak görmüyorum. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bulunan fosillerin satılması, ticarete dönüştürülmesi insanı üzüyor.”Arazide bulduğu diş fosillerinin at ve bizon türlerine ait olduğunu düşündüklerini belirten Gürlen, “Bu dişlerin 2 ila 23 milyon yıllık olabileceğini düşünüyoruz. Gelibolu’da bir bizon. Evet geçmiş yüzyıllarda bu tür hayvanlar da bu bölgede yaşamış. Benzer türleri bir araya getirdiğimizde karşımıza 13-14 çeşit fosil türü çıkıyor.” ifadelerini kullandı.Kendisi için hobi haline gelen fosil toplama merakının sona ermeyeceğini kaydeden Gürlen, ”Büyük bir heyecanla şunu söyleyebilirim, Gelibolu gerçekten büyük bir fosil cenneti. Birçok hobiyle uğraştım fakat fosil kadar ahenkli, heyecan verici bir şey daha görmedim. Topladığım fosil örneklerinin büyük bir kısmı, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yer Bilimleri ve Doğa Tarihi Müzesi’nde sergileniyor.” diye konuştu.”Balina fosilleri kolay bulunmuyor Türkiye’de, az miktarda var”Ege Üniversitesi Doğa Tarihi Müzesi Müdürü Prof. Dr. Tanju Kaya ise kendisine ulaşan materyaller arasında balina, yunus balığı, at ve bizon dişlerine ait fosillerin bulunduğunu bildirdi.Müzenin kurucusu Prof. Dr. Fikret Ozansoy’un 1950’li yıllarda Çanakkale bölgesindeki balina ve yunus balığı fosillerini kayıt altına aldığını dile getiren Kaya, şunları söyledi:”Onun materyalleri de müzemizde 50 yıldır sergileniyordu. Ancak son 30 yıldır bizim elimize herhangi bir bulgu ulaşmadı. Daha sonra İsmail Gürlen o bölgede fosil bulunduğunu bize haber verdi. ÇOMÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nün bünyesinde bulunan müzeyi ziyaret ettik. Gürlen, bulduğu materyallerin büyük kısmını o müzeye vermiş. Gidip incelediğimizde gerçekten çok güzel malzemeler olduğunu gördük. Farklı bireylere ait balina fosilleri vardı. Balina fosilleri kolay bulunmuyor Türkiye’de, az miktarda var. Bilimsel açıdan çok önemli. Bunun üzerine ÇOMÜ’de görevli Yrd. Doç. Dr. Sevinç Kapan hocamızla jeolojik ve paleontolojik çalışmalara başladık. Bu arada İsmail Gürlen de bulduğu materyalleri ÇOMÜ’deki müzeye iletiyor. Biz de oradaki hocalarımızla paleontolojik ve bilimsel çalışmalar yapıyoruz. Sayı artıyor. Çünkü o bölgede bol miktarda fosil çıkıyor. Allah’tan İsmail Gürlen gibi bilinçli kişiler bizi buluyor ve bunları iletiyor. Çalışmalar tamamlandıktan sonra fosillerin tamamı ÇOMÜ’deki müzede sergilenecek. Sonuçta bölgenin müzesinde bulunması gerekiyor. Şu an onlarla ilgili jeolojik ve paleontolojik tanımlamaları yapmaya çalışıyoruz.””Fazla miktarda balina fosili var”Fosillerin içerisinde en ilgincinin bizon fosili olduğunu ve günümüzde Gelibolu bölgesinde bizon yaşamadığını anlatan Kaya, ”Anadolu’da bilinen bir kayıttı. Fakat daha önce Trakya bölümünde bizon kaydı bilmiyorduk. Muhtemelen bundan birkaç milyon yıl önce yaşamış. Paleontolojik ilk kayıt açısından önemli.” dedi.Ellerinde çok miktarda balina fosili bulunduğuna dikkati çeken Kaya, şunları kaydetti:”Bunların miyosen dönemine ait balinalar olduğunu biliyoruz. Bu da yaklaşık 5 ila 20 milyon yıl arasında bir dönemi gösteriyor. İsmail Bey, geçtiğimiz günlerde yunus balığı çenesine ait bir fosil buldu. Bu da Gelibolu bölgesinde bildiğimiz ilk yunus balığı fosili. Bunlar Anadolu’dan bilinmeyen örnekler. Anadolu’da balina ve yunus balığı fosili yoktur. Onlar sadece Çanakkale yöresinde çıkıyor. Gelibolu’nun balinaları günümüzde yaşamayan türlere ait. Bunlar orta boyutta balinalar. Yunus balığından büyük, iri balinalardan ise küçük olan türler. Balina, bizon ve yunus balıklarının fosilleri günümüzde yaşamayan türlere ait. Bunlar daha çok İtalya’dan başlayıp, tüm Akdeniz ve Ege Denizi kıyısı boyunca fosil yataklarında bol miktarda çıkıyordu fakat Anadolu’da çıkmıyordu. Gelibolu bu eksiği kapattı. Gelibolu bu bakımdan fosil cenneti. Kıyı boyunca, deniz içinde yer alan fosil yatakları var. Bunlar dalgalar ve dip akıntılar ile yüzeye taşınıyor. Muhtemelen bazı balina fosilleri deniz tabanında yer alıyor. Gelibolu bu yüzden kazı yapılacak bir yer değil. Ama kıyı çok miktarda örnek veriyor.”Bölgedeki jeolojik çalışmaların ÇOMÜ’deki yetkililer tarafından senelerdir devam ettiğine vurgu yapan Kaya, çalışmaların bundan sonra da devam edeceğini, elde edilen malzemelerin Çanakkale’ye ait olduğunu ve buradaki müzede sergileneceğini bildirdi. Video: Hobi amaçlı topladığı materyaller, milyonlarca yıllık fosil çıktı

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ