Sultan II. Abdülhamid’in tanığı

Sultan II. Abdülhamid 1918 yılında bugün, Beylerbeyi Sarayı’nda vefat etti. Ömrünün son demlerini Beylerbeyi’nde geçirmesine rağmen II. Abdülhamid, hükmünü kendi adıyla neredeyse özdeşleşmiş bir sarayda sürdü; Yıldız Sarayı.

Sultan II. Abdülhamid’in tanığı

İnsan, doğası gereği tüm hayatını bir etkileşimler zinciri arasında idame ettirir. Çevresinde bulunan kişiler, içinde bulunduğu iklim, coğrafya ve hatta kullandığı eşyalar insanın karakterinde büyük tesirler uyandırır. Bu halkalardan biri de mekandır. İçinde bulunduğu mekanın insan üzerindeki etkisi, tesiri yüzyıllarca araştırılmış ve üzerinde ehemmiyetle durulmuştur. Yazarlar, karakterlerini bir mekan üzerinden aksettirmiş hatta karakterle mekan arasındaki doğrusal ilişki birçok hikayede tarihsel bir süreçte ele alınmıştır.

Bugün 10 Şubat. 1918 yılında bugün Sultan II. Abdülhamid’in vefat ettiği gün. Biz de II. Abdülhamid ile birlikte ismi her daim anılagelmiş bir mekanın tarihçesini ele alacağız; Yıldız Sarayı’nın.

Yıldız Sarayı tarihçesi

Yıldız Sarayı, Beşiktaş Yıldız tepesinde Osmanlı Saray mimarisinin son dönemini yansıtan çeşitli üsluplarda (Barok, Art Nouveau, Neo-Klasik vb.) inşa edilmiş yapılardan oluşmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri padişahlar tarafından av sahası olarak kullanılan Hazine-i Hassa’ya kayıtlı bu araziye ilk kasrı Sultan I.Ahmed (1603-1617) yaptırmıştır. 18. yy. sonunda Sultan III. Selim (1789-1807) burada, Mihrişah Valide Sultan için bir kasır ile babası III. Mustafa adına günümüze kadar gelen 4 cepheli rokoko tarzında bir çeşme inşa ettirmiştir. III. Selim’den sonra tahta çıkan Sultan II. Mahmud (1808-1839) burada düzenlenen ok atışlarını ve güreş oyunlarını izlemek ve “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” adıyla kurduğu yeni ordunun talimlerini denetlemek için sık sık Yıldız sırtlarına gelmiştir. Oğlu Sultan Abdülmecid (1839-1861), Bezm-i Alem Valide Sultan için buradaki köşklerin yerine 1842 yılında “Kasr-ı Dilküşa” isimli yeni bir köşk yaptırmıştır.

Genellikle yaz aylarında Yıldız’a gelen Sultan Abdülaziz (1861-1876) Balyan Ailesi mimarlarına Büyük Mabeyn Köşkü’nü inşa ettirmiş, daha sonra da dış bahçeye Malta ve Çadır Köşkleri ile Büyük Mabeynin yanına Çit Kasrını ekletmiştir. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinden sonra, yerine geçen Sultan V. Murat da (1876) Yıldız Sarayında ikamet etmiştir.

Büyük Mabeyn Köşkü

Yıldız Sarayı’nda II. Abdülhamid izleri

Burada asıl yapılaşma Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde başlamış, çevre arazi de alınarak, şimdi Yıldız Parkı olan dış bahçe genişletilmiş ve büyük ölçüde imar çalışmaları yapılmıştır. Bu durumuyla Saray kompleksi bahçeleriyle beraber 80 dönümlük bir araziye yayılmıştır. Otuz üç yıl devletin idare merkezi olan saraya Yıldız Saray-ı Hümayunu adı verilmiştir. Yıldız Sarayı, sultanlar ve şehzadeler tarafından ikamet yeri olarak kullanılan ve resmi görevlilere tahsis olunan köşklerden başka tiyatro, müzehane, kitaplık, eczahane, hamam, tamirhane, marangozhane, demirhane, kilithane gibi çeşitli binaları da kapsamaktadır.

Yıldız Sarayı

Bu köşklerden, Büyük Mabeyin Köşkü, Yaveran Dairesi, Çit Kasrı, Silahhane ve Marangozhane binaları Sarayın birinci avlusundadır. Sarayın ikinci avlusunda ise, Padişahın özel yaşamına ait mekânlar olan Küçük Mabeyin Köşkü, Hususi Daire, Valide Sultan Köşkü (Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörlüğü olarak kullanılmaktadır) ile Kızlar Ağası Köşkü, Musahip Ağalar Köşkü, Kadın Efendiler, Cariye Daireleri, Gedikli Cariyeler Dairesi (Sahne Sanatları Müzesi olarak kullanılmaktadır.) ile bir kültür ve sanat yapısı olan Padişahın hususi Tiyatrosu da yer almaktadır.

İlk Devlet Konukevi

Yıldız Sarayı’nın bir parçası olan ve adını Fransızca “dağ evi” anlamına gelen “chalet” sözcüğünden alan Şale Köşkü, 19. yüzyıl Osmanlı mimarlığının en ilgi çekici yapılarından biridir. Köşk yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe içinde ve farklı tarihlerde birbirine bitişik olarak yapılan üç yapıdan oluşmaktadır. Köşkün birinci bölümü 1880’de yapılmıştır. 1889 yılında Sarkis Balyan’a yaptırılan ek bina ile köşk genişletilerek oda ve salonlar eklenmiştir. Merasim Köşkü adıyla tanınan ve İtalyan Mimar D’Aranco’nun yaptığı üçüncü bölümün ise, 1898 yıllarında tamamlandığı bilinmektedir. Son iki bölüm, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a gelişlerinde konaklaması için yapılmıştır ve bu özelliğiyle Şale, Yıldız Sarayı yapılar grubu içinde bir “devlet konukevi” niteliği taşımaktadır.

Şale Köşkü
Köşk, bodrumuyla birlikte üç katlı, ahşap ve kâgir olarak yapılmıştır. Osmanlı konut geleneğinin, yapıları Harem ve Selamlık olarak düzenleyen bölümlemesi bu yapıda görülmemektedir. Dış dünyaya yedi kapıyla ve ahşap panjurlu pencerelerle açılan Şale’nin katları arasındaki bağlantıyı biri mermer, ikisi ahşap zarif merdivenler sağlamaktadır. Yapının en dikkat çekici mekânı, zemini duvardan duvara yaklaşık 406 m2lik tek parça Hereke halısıyla kaplı, tavanı altın yaldızlı panolarla süslenmiş, görkemli Tören Salonu’dur. Bu salonda, Sultan II. Abdülhamid döneminde muayede törenlerinin de yapıldığı bilinmektedir. Çırağan Sarayı’ndan getirilmiş sedef kakmalı kapılarından ötürü “Sedefli Salon” olarak da bilinen yemek salonunun mobilyaları, Sultan II. Abdülhamid tarafından Yıldız Sarayı bünyesindeki Tamirhâne-i Hümâyûn’da yapılmıştır.

2. Abdülhamid’in torunu vefat etti

Osmanlı Hanedanı üyesi Bülent Osman, dün gece Paris’te tedavi gördüğü hastanede, 87 yaşında hayata veda etti.Anne tarafından II. Abdülhamid’in baba tarafından Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın torunu olan Bülent Osman, geçen yıl geçirdiği beyin kanamasının ardından komaya girmişti.Karar gazetesinin haberine göre, Abdülhamid’in kızı Naime Sultan ile Gazi Osman Paşa’nın oğlu Kemalettin Bey’in tek torunu Bülent Osman, kendisine önerilen Osmanoğlu soyadı yerine gazi dedesinin soyadını taşıyordu.Hanedan üyeleri arasında iş yaşamında başarıyı yakalayan isimlerin başında gelen Prens Osman, dünya lastik endüstrisi devlerinden Michelin’in başkan yardımcılığına kadar yükselmişti.Bülent Osman geçmişte verdiği bir röportajda sürgün nedeniyle kendisinin acı çekmediğini, ancak anne ve babasının çektiği acılara tanık olduğunu anlatmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Kenan Işık açıklaması Yusuf İslam’dan Erdoğan’a teşekkür Müteferrika’nın yeni eseri bulundu

Müteferrika’nın yeni eseri bulundu

İbrahim Müteferrika’nın 1736 yılı sonlarında gizli temaslarda bulunmak ve özel görüşmeler yapmak için gittiği Polonya’ya dair gözlemlerini aktardığı raporu Prof. Dr. Erhan Afyoncu ve Dr. Ahmet Önal gün ışığına çıkardı. Osmanlı Araştırmaları dergisinin son sayısında yayınlanan makaleye göre Müteferrika’nın kaleme aldığı “sefaretname” Süleymaniye Kütüphanesi’nde bir mecmua içinde bulunuyor.SADECE MATBAACI DEĞİL DİPLOMATİslamiyet, matbaanın önemi, devlet yönetimi ve askerlik üzerine çeşitli eserler kaleme alan İbrahim Müteferrika’nın Osmanlı elçisi olarak Polonya’ya gidip Lehistan Kraliyet Başhatmanı ile görüştükten sonra kaleme aldığı rapor ve sefaretname şimdiye kadar bilinmiyordu. Çeşitli devletlerle Osmanlı İmparatorluğu arasında 18. yüzyıla ait yazışmaları içeren bir mecmuada yer alan eserde Müteferrika’nın yaptığı diplomatik görüşmenin ayrıntıları ve bölgeye dair önemli gözlemler bulunuyor. Ayrıca Osmanlı elçisi adına sarayda verilen ziyafet, yemek masasındaki oturma düzeni, yiyecek ve içecekler, kıyafetler ve yapılan eğlenceler üzerine kültür tarihi açısından da ilginç bilgiler yer alıyor. Aralık 1736-Şubat 1737 arasındaki elçiliğine dair bulunan bu eserle birlikte İbrahim Müteferrika’nın matbaacılığı yanında az bilinen diplomat kişiliği de aydınlanmıştır.

56 Ulu Cami Cambaz sergisinde

15 Temmuz darbe girişimi sırasında Çengelköy’de şehit olan, gazetemizin foto muhabiri Mustafa Cambaz’ın çektiği fotoğraflar bir sergiyle tanıtılacak. “Ulu Camiler Fotoğraf Sergisi” Pendik’te sanatseverlerle buluşacak. “Ulu Camiler Fotoğraf Sergisi” 10-28 Şubat tarihleri arasında Pendik Belediyesi Mehmet Akif Ersoy Sanat Merkezi’nde sergilenecek. Sergide, Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından Türkiye’deki bütün ulu camilerin fotoğraflanarak yayımlandığı “Türkiye Ulu Camiler” albümünden hazırlanan 56 özel fotoğraf yer alacak. BİN KARELİK ALBÜM HAZIRLANDIŞehit Cambaz, 2015 yılı içinde Anadolu’daki 118 ulu camiyi farklı iki mevsimde gezerek 10 binden fazla fotoğraf çekti. Bu fotoğraflardan seçilen 1000 kareden oluşan bir albüm hazırlandı. Türk kültür ve sanatına katkı sunmak amacıyla hazırlanmış olan sergi, bu albümden seçilen fotoğraflardan oluşuyor. El emeği göz nuru FotoğraflarMinaresinden süslemelerine kadar Ulu Camileri konu edinen fotoğraflar, 15 Temmuz şehidimiz, gazeteci ve sanat tarihi fotoğrafçısı Mustafa Cambaz tarafından il il gezilerek, el emeği göz nuruyla çekildi.Galeri: Anadolu’daki ilk cami


KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ